rss: yazılar
arama
Medyatik Bilgi ve Müslüman Duyarlılığı

Medya, iyisine kötüsüne bakmadan ilgili, ilgisiz her haber ve bilgiyi bizlere iletiyor. Farkına varmasak da bunlardan ciddi şekilde etkileniyor, hatta bunlara göre bir bilinç ve hayat inşa ediyoruz. Oysa ne ‘mecra’ yeterince temiz ne de o mecradan bize ulaşan şey. Medya karşısında edilgen olmak yerine mümin hassasiyetini daima devrede tutmamız gerekiyor.
Medya her türlü bilgi, haber ilan ve yorumu kitlelere ulaştıran yazılı, görsel ve işitsel iletişim araçlarının tümüne verilen isimdir. Yani gazete, televizyon, radyo, internet… Bilgiyi yaymak, paylaşmak gibi son derece önemli bir işlevi yerine getirse de medyanın toplumda bıraktığı izlere bakınca etkisinin bununla sınırlı olmadığı kolayca anlaşılıyor. Her şeyden önce medyanın da bir ahlâkı olması gerektiğinin altını çizelim. Fakat habercilik dünyasında sloganlaştırılan “Kötü haber iyi haberdir” sözü bile bu sektörün nasıl bir mantıkla işlediğine dair ipucu vermektedir.
Bu yazıda tek tek medyanın zararlarını anlatmak değil niyetimiz. Sadece işin bir boyutuna, pek çoğumuzun bir şekilde duyduğu “bilgi kirliliği” meselesine dikkat çekmek istiyoruz.
‘Haber’ ne kadar masum?
Başta söylediğimiz gibi, medyanın temel işlevi bilgilendirme. Bilgi çağında bu işlev hepimiz için önemli bir yere sahip. Ne var ki bu alanın “enformasyon/bilgi endüstrisi” haline dönüşmesi, yani tamamen ticarileşmesi sektör içerisindeki rekabetin artmasına, buna bağlı olarak medyatik bilginin giderek meta/mal/ürün haline dönüşmesine yol açmıştır. Bir başka ifadeyle, medya sektöründeki rekabet, servis edilen haber ve bilgiyi bir pazar ürününe indirgemiştir.
Bu da daha çok haber ve bilgi üretebilmek adına yapay gündemlerin oluşturulmasına, masa başında uydurulan sansasyonel haberlerin gerçek malumatmış gibi halka sunulmasına yol açmıştır.
Güçlerin baskı aracı
Öte yandan medya, dünyadaki tüm iktidarlar ve güç sahipleri için önemli bir araçtır. Gücü elinde bulunduranların yolunu tıkayan, çıkarına zarar veren kişi, kuruluş, düşünce ve inançlara karşı medya üzerinden yıpratma politikaları düzenlenir. Bu şekilde karşıt görüşleri ve bu görüşlere sahip grupları kamuoyu önünde itibarsızlaştırma operasyonları yapılır. Bugün medya, her türlü bilgiyi manipüle etme yani değiştirme, dönüştürme noktasında eline su dökülemeyecek kadar ileridedir. Buna gerek ülkemizden gerekse dünya üzerinden pek çok örnek verilebilir. Amerika’nın, işgal ettiği ülkelere aslında adalet ve özgürlük götürmek için girdiğini iletişim araçları vasıtasıyla kamuoyuna propaganda yapması buna bir örnektir. Oysa çok iyi biliniyor ki Amerika’nın Ortadoğu’daki birtakım ülkeleri işgal sebebi kendi çıkarıdır. Bu ve benzeri etkenlere bağlı olarak medyada yaşanan bilgi kirliliği karşısında bizim ne yapacağımız, nasıl bir duruş sergileyeceğimiz son derece önemlidir. Çünkü mümin için bilgi, hakikatin sesi olması itibariyle değerlidir. Günümüzde bilgi kirliliğinin bu kadar yoğun yaşandığı göz önünde bulundurulacak olursa, medyadan haber ve bilgi devşirilmesi ne denli doğrudur? Hele hele bu kanalla edinilen bilgi veya haberin gerçekliğini araştırmadan körü körüne inanmak, onaylamak, yorumlamak, beğenmek, propagandasını yapmak müslüman hassasiyetiyle örtüşen bir tutum mudur?
Bilgi kaynakları
Evvela şunu ifade edelim ki, bilginin kaynağı en az bilginin kendisi kadar önemlidir. Zira kirli mecradan akan su temiz kalamaz. O yüzden dinimiz, günahı alışkanlık haline getirmiş birinin verdiği bilgi veya haberin araştırılmasını emretmektedir. Bu tür haber ve bilgiler, doğuracakları sonuçlar itibariyle insanı pişman olacağı şeyler yapmaya sevk edebilirler.
Kur’an-ı Kerim’de bu husus şu şekilde geçer: “Ey iman edenler! Eğer bir fasık (açıkça günah işleyen) size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurat, 6)
Öte yandan gerçekliği kesin olarak bilinmeyen haber veya bilginin gerçekmiş gibi herkesle paylaşılması da ciddi derecede sorumluluk gerektiren bir iştir. Çünkü söz konusu bilginin zan yahut iftira olabilmesi muhtemeldir. Böyle bir bilgiyi kullanarak istemeden hak görüşü bâtıl saymış, zalimi haklı görmüş, yahut birilerine atılan iftirayı desteklemiş olabiliriz.
Bu ihtimal dolayısıyladır ki Rabbimiz “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsra, 36) buyurmak suretiyle kesin olmayan bilgiden kaçınılması gerektiğine dikkati çeker.
Gerçek gündem
Aslında bugün medyatik bilginin güvenilirliğinden ve bizim bu mecradan bilgi edinirken nelere dikkat etmemiz gerektiğinden çok, “müslüman olarak bu haber ve bilgilerden ne kadarı bizi gerçekten ilgilendiriyor?” sorusunu da oturup ciddi ciddi sorgulamamız gerekiyor.
Nedeni şu: Medya iyisine kötüsüne bakmadan ilgili ilgisiz her haber ve bilgiyi iletiyor. İnternet siteleri, televizyon kanalları, gazeteler, dergiler bizi kıyısından köşesinden ilgilendirmeyecek haber ve malumatla dolu. Ayrıca halkın ilgisini taze tutabilmek için dur durak bilmeden üretilen yığınla yapay gündem var. Ve hakikat şu ki medya üzerinden oluşturulan yapay gündemler artık insanların gerçek gündemlerini işgal edecek boyuta gelmiş durumda.
Pekâlâ bir insanın, özellikle de bir müslümanın, kendisine ve çevresine karşı yerine getirmesi gereken sorumlulukları varken bu tür gündemlerin takibine vakit ayırmasının kime ne faydası var? Zamanımız bu kadar değersiz değil. Ayrıca bilgileniyorum bahanesiyle vaktini heba eden mümin bu denli kirlenmiş bir mecradan neyin bilgisini edinmektedir? Tamam, bilgi çağı… Bilmek son derece önemli. Fakat maruz kaldığımız bilgi bombardımanını bir de mümin bilinciyle değerlendirip, ne kazandık ne kaybettik, oturup düşünmenin vaktidir.
Kürşad Salih Yaman – Semerkand Dergisi, Ocak 2012.
Bu yazı 544 kere okunmuştur.
Sosyal medya:
Tweetle