rss: yazılar
arama
Komşuluk sorumluluğu
Onlarla ağlar, onlarla güler; üzüntülü anlarımızda birbirimizi teselli eder, zor günlerde yardımlaşırız. Bir ömür komşuyla geçer ve en sıcak dostlukların temeli komşular arasında atılır. Bu nedenle, komşuluğun ne kadar önemli olduğunu vurgulamak için “ev alma, komşu al” denmiş. Ya bugün?..
Dinimiz, toplum hayatının her safhasında olduğu gibi, komşuluk hak ve hukukunu da en ince ayrıntısına kadar açıklayıp, uyarılarda bulunuyor. Komşu hakkının ne kadar önemli olduğunu Peygamber Efendimizin (A.S.) yalnızca şu hadisinden bile anlamak mümkün: “Kim Allah’a ve ahirete inanıyorsa komşusuna ihsanda (iyilikte) bulunsun. Kim Allah’a ve ahirete inanıyorsa misafirine ikram etsin. Kim Allah’a ve ahirete inanıyorsa hayır söylesin veya sükut etsin.” Hz. Peygamber‘den komşu hakkının önemini öğrenen ashab da bu konuda çok dikkatli davranmıştı, hatta sahabeden birinin, evindeki fareler komşusuna kaçar endişesiyle evine kedi almaktan dahi vazgeçtiğini anlatıyor kaynaklar. Zerafete, inceliğe bakınız!
Biraz Nezaket Biraz Sabır
Peygamberimizi her haliyle örnek almada birbirleriyle yarışan Ashab-ı Kiram böylesine titiz davranırken, ya biz komşularımıza karşı nasıl davranıyoruz? Ne yazık ki, komşularımızla ilişkilerimizin İslam’ın bizden beklediği o muhteşem ölçülere pek uyduğu söylenemez.
Günümüzde kentleşmeyle birlikte apartmanlarda üst üste, yan yana oturan insanlar, birbirlerinden bir selamı bile esirgemekteler. Ayrıca, komşuluk hukukuna hiç yakışmayan yüzlerce olay artık kanıksanmış durumda. Kendi evini temizlerken komşunun evinin kirlenmesine aldırılmaması, sesi sonuna kadar açılmış müzik, üst katta bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle koşturan, zıplayan çocuklar… ve saymakla bitmeyecek yığınla örnek. Komşuluk bağlarının zayıflamasıyla birlikte, birbirimize göstermemiz gereken hassasiyetin de aynı oranda azaldığını görüyoruz.
Komşuluk hakkı, yalnız kötülük etmemeyi değil, aynı zamanda komşudan gelecek eziyete tahammül etmeyi de gerektirir. Tabii ‘komşum bana tahammül etmek zorunda’ düşüncesiyle bu prensibin istismar edilmemesi gerektiğini ayrıca belirtmeye gerek yok. İhya’da eziyete tahammül etmenin de kafi olmadığı, yumuşak davranmak, her türlü iyiliği yapmak gerektiğini yazar. Zira kıyamet günü yoksullar zengin komşularını tutup Allah Tealâ’nın huzuruna getirir ve “Ya Rab buna sor, neden bana yardım etmedi” der.
Öncelik En Yakın Komşun
Üzerimizde en çok hakkı bulunan, bize en yakın olan komşumuzdur. Hz. Aişe (R.A.) anlatıyor: “Bir gün ‘Ey Allah’ın Rasulu!’ dedim, ‘İki komşum var. Hangisine (öncelikle) ikramda bulunayım?’ Rasulullah (A.S.), ‘Sana kapı itibarıyla hangisi yakınsa ona.’ cevabını verdi.” İkramda bulunduğumuz gibi, zengin olsun fakir olsun komşularımızdan gelen hiçbir şeyi küçümseyip, hor görmemeliyiz. Özellikle ev hanımlarının komşularına daha çok zaman ayırabildiğini düşünürsek, kadınların daha dikkatli olmaları, birbirlerini incitecek söz ve davranışlardan kaçınmaları gerektiğini anlarız.
Hasta olduğumuzda komşudan gelen bir kase çorbayı unutmuyoruz. Komşularımızın özel günlerimizi paylaşması sevincimizi bir kat daha artırıyor, zor günlerimizde teselli verici sözleri ayakta kalmamıza yardımcı oluyor. Öyle ya, onlar en yakın dostlarımız olarak ihtiyaç anında yanımızda aradığımız insanlar.
Komşuluk hak ve hukukuna çok ciddi riayet etmemiz gerekir. Bu konuda göstereceğimiz titizlik,hem kendi huzurumuzu, hem de içinde yaşadığımız toplumun huzurunu artıracaktır.
Bu yüzden hepimiz çok gayret etmeli, örnek komşuluğu gerçekleştirmek için çalışmalıyız. Musalla taşına konduğumuzda, arkamızda “Allah razı olsun! İyi komşuydu.” diyen komşular bırakamadıysak neye yarar?..
Fatıma Nur Kayrak, Semerkand Degisi, Ekim 1999.
Bu yazı 1.760 kere okunmuştur.
Sosyal medya:
Tweetle