rss: yazılar
arama
Kandiller Yansın İçimizde

Cenab-ı Allah, mekânlar içinde mukaddes mekânlar, zamanlar içinde mukaddes zamanlar yaratmıştır. Receb, Şaban ve Ramazan ayları, kandil geceleri, Cuma günü, bayramlar ve bayram arefeleri gibi zamanlar, o mukaddes zamanlardandır. Dinimiz böyle zamanlara büyük önem ve kıymet vermiştir.
Hayatın çeşitli sıkıntıları ve nefsin baskıları karşısında yorgun düşen ruhlarımız, mübarek zamanlarda dinlenmeye, kendine gelmeye, toparlanmaya fırsat bulur. Bu nedenle böyle ayları, günleri, geceleri, ganimet bilip, Cenab-ı Hakk’ın kulluk kapısına daha iştiyaklı, daha heyecanlı yaklaşıp tazelenmeliyiz. Esasen her anı ebediyyet yolunda bir sermaye olan hayat için, böyle zamanlar ayrı bir yenilenme fırsatı olarak kabul edilmelidir.
Mukaddes zamanlar, kendimizi denetleme, değerlendirme bakımından çok önemlidir. Bir kere daha geçmişimizin muhasebesini yapar, geleceğe hazırlıklı olma düşüncemizi pekiştiririz.
Üç Aylar bizatihi öneme sahipken, ayrıca bu ayların her biri kendisinde mübarek bir geceyi barındırır. Bu geceler, karanlıkta bir şeyini kaybedenin onu kandille aramasına benzetilmiş ve “kandil geceleri” denilmiştir.
Üç Aylar’daki kandil geceleri, Regaib, Mirac, Berat ve Kadir geceleridir.
Regaib Kandili
Geçen ay idrak ettiğimiz bu kandil, rağbet olunan, bol ihsan ve değerli hediyeler anlamında, Regaib adıyla anılır. Receb ayının ilk Cuma gecesidir.
Amellerin hasat edileceği üç ayların bu ilk kandilinde Yüce Mevlâ’dan af ve mağfiret dilenilir, ihsan ve ikram beklenir.
Bu gece, Hz. Âmine r.a. Validemiz’in Rasulullah s.a.v. Efendimiz’e hamileliğini farkettiği gece olduğu için de ayrı bir öneme sahiptir.
Mirac Kandili
Mirac, yukarı çıkmak, yükselmek anlamına gelir. Hz. Peygamber Efendimiz’in göğe yükselerek Cenab-ı Mevlâ’nın huzuruna kabul edildiği geceye Mirac gecesi denmiştir.
Hicretten önce, Receb ayının 27. gecesi, Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz, Cebrail a.s.’ın refakatinde Mekke’den alınmış, Kudüs’deki Mescid-i Aksa’ya götürülmüştür. Efendimiz s.a.v. burada birçok peygamberle görüşmüş ve onlara imamlık yaparak namaz kılmıştır. Hz. Peygamber s.a.v.’in Mekke’den Kudüs’e götürülmesine, Kur’an-ı Kerim’de gece yürüyüşü anlamına gelen “İsrâ” adı verilmiştir.
Aslında Rasulullah s.a.v.’in asıl yolculuğu bundan sonra başlamıştır ve yolculuk bundan sonra Mirac adını almıştır.
Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz, dünya üzerindeki yolculuğundan semalara doğru bir yolculuğa, Allahu Tealâ’nın kendisine ve ümmetine birçok ihsanda bulunacağı bir yükselişe geçmiştir. Cennet nimetlerini ve cehennem azabını müşahede etmiştir.
En önemlisi, Mirac, Sevgili’nin Sevgili’ye kavuştuğu gecedir. Kur’an anlatımıyla, Rasulullah s.a.v. Allahu Tealâ’ya iki yay arası, hatta daha yakın olmuş ve O’nu müşahede etmiştir.
Rasulullah s.a.v. o sonsuz alemden dönüşünde müminlere hediyeler de getirmiştir. Şirk koşmayan her müslümanın cennete gireceğinin açıklandığı Bakara Suresi’nin son üç ayeti ve beş vakit namaz.
Şu bir hakikat ki, “namaz müminin miracıdır” ve Allahu Tealâ ile buluşmak ve O’nunla yüz yüze gelmek demektir. Rasulullah s.a.v. Efendimiz buyurmuşlardır ki: “Kulun, Rabbine en yakın olduğu an, secde halidir.”
Berat Kandili
Şaban ayının 15. gecesi Berat gecesidir. Bu geceye, bereketli ve feyizli bir gece olması sebebiyle Mübarek gece; günahların affı ve temize çıkarılma sebebiyle Berat gecesi ve kulların ihsana kavuşmaları nedeniyle de Rahmet gecesi gibi adlar da verilmiştir.
Bu geceyi ibadet ve taatla geçirmenin sınırsız mükafatı vardır. Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz bu geceyi ibadetle geçirmiş ve Allah’a şöyle dua etmiştir: “Azabından affına, gazabından rızana sığınır, senden yine sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamdetmekten acizim. Sen, kendini senâ ettiğin gibi yücesin.”
Bir hadis-i şerifte de şöyle buyuruluyor: “Şaban ayının yarısı gelince gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçiriniz. Cenab-ı Allah, o gece dünya semasına tecelli eder ve şöyle der: Benden af dileyen yok mu, onu affedeyim. Rızık isteyen yok mu, ona vereyim. Şifa dileyen yok mu, derman vereyim.”
Efendimiz s.a.v., bu geceyi Hz. Aişe r.a. Validemiz’e şöyle anlatmıştır:
“Bu gece Şaban’ın on beşinci gecesidir. Allah Tealâ bu gecede Benî Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısınca insanı cehennemden kurtarır. Ancak, kendisine şirk koşanların, müslümanlara karşı kin ve düşmanlık besleyenlerin, akrabalarıyla münasebetini kesenlerin, gururlu ve kibirlilerin, ana-babasına asi olanların ve içki içmeye devam edenlerin yüzüne bakmaz.”
Bunlar ne güzel müjdedir! Affedilmeyi, kurtuluşa ermeyi, sonsuz rahmetle kuşatılıp saadete ermeyi kim istemez? Buna karşılık insandan istenen ise, yine insanın hayrına, iyiliğine olan şeyler: Mümin kardeşlerini sevecek, dost olacaksın; akrabalarınla irtibatını kesmeyecek, anne-babaya isyan etmeyecek ve içki içmeyeceksin.
Aslında bu af ve rahmet müjdesi, her gün ve her gece devam etmektedir. Bütün zamanların kıymetini bilip, boşa geçirmemek gerekir. Sevgili Peygamberimiz s.a.v. zamanın önemini belirtirken, “insanların en çok gaflet içinde olduğu nimet” ifadesini kullanmıştır.
Zamanın nimet olduğunu hatırlayıp gafleti terk ettiğimizde ise, nimetlerin en büyüğü bizim olacak.
Hayırlı, mübarek olsun.
Süleyman Nazif Turan, Semerkand Dergisi, Eylül 2004.
Bu yazı 1.140 kere okunmuştur.
Sosyal medya:
Tweetle