rss: yazılar
arama
Ümmü Atiyye (r.anha) -1

Öyle bir zaman dilimi ki insanlık insanlığını kaybetmiş, kalpler kaskatı kesilmiş, vicdanlar adeta kurak bir çöle dönmüş. Gönlü hep bekleyiş içinde olanlar insanlığı bu hengâmeden çıkaracak bir kurtarıcı bekliyor. Nihayet eşref-i mahlûkat (s.a.v) dünyaya teşrif ediyor. Kuruyan çöllere su, katılaşan kalplere rahmet iniyor. Karanlıklar aydınlanmaya, şuurlar yeniden dirilmeye başlıyor.
Zaman zamanı kovalarken, Hakk ile tanışma nasibi olanlar O Nur’un (s.a.v) çeşmesinden akan iman suyundan kana kana içecekler…
Mekke dönemi işkence, eziyet ve meşakkat dolu. Yüce yaratıcı Hicret’e izin vermiş. Artık bu Nur çeşmesinden akan iman suyundan başkalarının da içme zamanı gelmişti. Ve O Habib-i Kibriya (s.a.v), Sıddık-ı Ekber’i de (r.a) yanına alarak adeta yeni bir hayata doğru adım atacaktı; bir bedeni daha cehennem çukurundan çekip almak için…
Peygamber (s.a.v), artık yeni yurdu Medine’de. İnsanlar, cehennemden azat olmak için kurtarıcıya geliyor. Kadını, erkeği, yaşlısı, genci… Söz vermeler ve biat etmeler… Biat edenlerin her biri imanında Uhut dağı gibi sabit kalacak. Her zorluğa göğüs gerecek…
Saadet İkliminde yetişen bir kadın sahabi; Ümmü Atiyye (r.anhâ)(1)
İşte bunlardan biri, akıp giden zamana rağmen imanı ve ismi kıyamete kadar dillerden düşmeyecek biri, Ümmü Atiyye (r.anhâ). İmanıyla, ahlakıyla, metanet ve sabrıyla örnek bir sahabi hanım. Allah Resulünün (s.a.v) saadet ikliminde yetişmiş biri.
Öncesi bilinmeyen ama sonrası hiç unutulmayan hayatına İslam’la şereflendikten sonra adeta yeni bir sayfa açmış…
Kaynaklarda onun imandan önceki hayatı ile ilgili elimizde yeteri kadar bilgi mevcut değil. Bizdeki bilgiler İslam’la şereflendikten sonraki kısmıyla sınırlı.
Ümmü Atiyye’nin (r.anhâ) biatı
Rivayete göre Allah Resulü (s.a.v), Medine’ye geldikten sonra iman edenlerden biat almaya başlamıştı. Kimileri davetle, kimileri hasretle koşup o büyük kurtarıcıya teslim oluyor, biat ediyorlardı.
Ümmü Atiyye’nin (r.anhâ), Hz. Peygambere (s.a.v) biatini gelin kendi ağzından dinleyelim;
“Hz. Peygamber (s.a.v), Medine’ye geldiklerinde Ensar kadınlarından biat etmek isteyenlerin bir evde toplanması için (etrafa) haber ulaştırdı. Ömer b. Hattâb’ı da (r.a) kendisine vekil olarak bize gönderdi. Ömer (r.a) gelip evin kapısında dikildi. Bize, Allah’ın selamı ile selam verdi. Biz de onun selamına karşılık verdik. Bundan sonra Ömer, “Ben, Allah Resulünün size gönderdiği elçisiyim” dedi. Biz de, “Allah Resulü’ne ve Allah Resulünün elçisine biat etmeye söz verdik” dedik. Hz. Ömer, “Allah’a hiç bir şeyi denk tutmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarımızı öldürmemek, iftira atmamak, bulduğunuz bir çocuğu kocamıza isnat etmemek veya gayrimeşru bir çocuk dünyaya getirip onu kocamıza mal etmemek ve herhangi bir iyilikte isyankâr olmamak üzere biat ediyor musunuz?” diye sordu. “Evet, biat ediyoruz” dedik. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a) kapının dışından elini uzattı. Bizler de içeriden (eli elimize değmediği halde, musafaha ediyormuş gibi o yöne doğru) ellerimizi uzattık. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a), “Allah’ım! Sen şahit ol!” dedi. (O günden sonra) âdet görmekte olanlarımızın ve yeni yetişmekte olan genç kızlarımızın, iki bayramda dışarı çıkmasına izin verildi. Cenazelere katılmaktan menolunduk. Bizlere cuma namazı da farz kılınmadı.” Hazreti Ömer’e: “Herhangi bir iyilikte isyankâr olmamaktan neyi kastettiğini sordum. “Âsi olmak, ölünün ardından ağıt yakarak ağlamaktır” diye cevap verdi.(2)
Devam edecek…
__________
1 Askalânî, el-İsâbe,8/437.
2 Askalânî, Fethu’l-Bârî, 3/486-487
Yazan : Kadriye GÜZEL
Bu yazı 710 kere okunmuştur.
Sosyal medya:
Tweetle