يَرْفَعِ الّٰلّٰهُ الَّذِينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْۙ وَالَّذِينَ اُوتُوا الْعِلْمَ دَرَجَاتٍۜ وَالّٰلّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ
“Özellikle kendilerine ilim verilen ve bu ilimle amel edenlerin derecelerini, diğerlerinin derecelerinden daha da yükseğe çıkartır. Allah Teâlâ yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Mücadile 58/11)
Abdullah b. Mesud (radıyallahu anh), bu âyeti okuyunca şöyle derdi:
“Ey insanlar, bu âyeti iyi anlayın; o sizin ilme rağbetinizi artırsın.”
İslâm kadar ilme önem veren başka bir din yoktur. Kur’an-ı Kerim’de sadece ilim kelimesi yüz beş defa zikrederek okumaya ve bilgiye büyük önem vermiştir. Onun içindir ki; Hz. Peygamber’e [sallallahu aleyhi vesellem] inen ilk vahiyde okumaktan, kalemden, eğitim ve öğretimden bahsedilir:
اِقْرَاْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَۚ ۞ خَلَقَ الْإنْسَانَ مِنْ عَلَقٍۚ ۞
اِقْرَاْ وَرَبُّكَ الْأكْرَمُۙ ۞ اَلَّذِي عَلَّمَ بِالْقَلَمِۙ ۞ عَلَّمَ الْإنْسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْۜ ۞
1-2. “Her şeyi yaratan Rabb’inin adıyla başlayıp Kur’an’ı oku! O Allah Teâlâ insanı alaktan yarattı.
3-5. Ey resûlüm! Kur’an’ı oku! Senin Rabb’in sonsuz kerem sahibidir, bütün cömertlerin en cömerdidir. O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediği şeyleri bildirendir.” (Alak Suresi 96/1-5)
Okumanın ve okunacak şeylerin bir sonu olmadığı için, Allahu Teâlâ Rasûlüne ayrıca: “Rabbim ilmimi artır!” diye dua etmesini emretmiştir.
Efendimiz de [sallallahu aleyhi vesellem] bu emre:
“Allahım! Bana öğrettiğin şeyle beni faydalandır. Bana faydalı olanı öğret. İlmimi artır. Her halde Allah’a hamdolsun. Cehennem ehlinin halinden Allah’a sığınırım.” diye niyazda bulunarak karşılık vermiştir.
Kur’an hâfızlarından ve vahiy kâtiblerinden Abdullah b. Mes’ud ise (radıyallahu anh) bu ayeti okudukça: “Allahım! Benim ilmimi, imanımı ve yakînimi artır.” diye dua ederdi.
Hz. Peygamber [sallallahu aleyhi vesellem] şöyle buyurmuştur:
“Âlimin âbide üstünlüğü, dolunayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir.”
İlimler çok çeşitlidir. İlmin şerefi, öğrettiği şeye bağlıdır. İlimlerin en üstünü, Allah Teâlâ’nın yüce zatını, müşahedeye dayalı olarak bil mektir. Buna, “marifetullah” denir. Sonra, ilâhî sıfatları ve isimleri bilmek gelir. Sonra ilâhî hükümleri bilmek ve peşinden ona ulaştıracak alet ilimlerini bilmek gelir.
Bütün âlem ve insanlık ilim için yaratılmıştır. Bu ilim, mârifetullah ilmidir. Yani âlemlerin sahibi Yüce Yaratıcıyı tanıma ve sevme ilmi. Bütün çeşit ve detayı ile ilimlerin özü ve hedefi budur. İlim esası itibariyle nurdur.
İbn Atâullah-ı İskenderî, Letâifü’l-Minen adlı eserinde demiştir ki:
“Şunu bil ki Allah Teâlâ’nın kitabında ve Resûlullah’ın [sallallahu aleyhi vesellem] sünnetinde, nerede ilim zikrediliyorsa, ondan kasıt ancak faydalı ilimdir. Bu ilim, hevâyı söndürür, nefse ait kötü vasıfları kalpten söküp atar, beraberinde haşyet bulunur ve kul onunla Allah’a yönelir. Yüce Allah, “Kulları içinde Allah’tan haşyetle (tâzim ve saygı ile) ancak âlimler korkar’ (Fâtır 35/28) buyurdu. Cenâb-ı Hak, haşyet sahibi olmayan âlimlerin bilgisini ‘gerçek ve faydalı ilim’ kabul etmemiştir.
İmam Gazâlî, İhyâü Ulûmi’d-Dîn adlı eserinde tevhidin dereceleri hakkında geniş açıklamalar yapmış ve bu arada demiştir ki:
“Tevhid konusunda en yüksek derece peygamberlere aittir. Sonra ârifibillâh velilerin derecesi gelir. Ondan sonra ilimde yüksek pâye sahibi âlimlerin derecesi gelir. Onları salihler takip eder.”
İlim Allah yolunda en güzel kılavuzdur. İlim Allah’ın bir sıfatıdır, onu insana emanet etmiştir. Allahu Teâlâ ilimle bilinir, ilimle sevilir, ilimle övülür. İnsan ilimle dirilir, kalb ilimle ihya olur, insan hakikatini ilimle bulur. Eşyanın hakikati ilimle keşfolunur. İlimsiz ve irfansız Cennet’e girilmez. Allahu Teâlâ Kuran’da cehaleti ölüm, ilmi hayat olarak tanıtıyor.
Bu yazı 1 kere okunmuştur.