rss: yazılar
arama
İbadetler ve Kalbimiz
İslâm ve imanın tadına varan, gönlünde Hak muhabbeti taşıyan kimse, başına ne gelirse gelsin ondan etkilenmez, müteessir olmaz. Bu hal bir manada dünyalık bağlardan kurtulmak, hakiki hürriyete kavuşmak demektir. Her müslümanın böyle bir hale ulaşması için çalışması gerekir. Bunun için de, kalbi ilâhi muhabbetle mâsivâdan temizlenmiş, Allah’ta fani olmuş kâmil bir insanın yakınlığı aranmalıdır.
Her sanat bir üstattan öğrenildiği gibi, her an ilâhi huzurda bulunduğunun şuuruna varabilmek, bu hasleti kazanabilmek, kâmil bir zatın terbiyesiyle meydana gelir.
Şeyh Ebu Ali Dekkak k.s. Hazretleri şöyle buyuruyor:
“Kendi başına biten ağacın meyvesi olmaz. Allah’ın hükümleri ve sünnetullah her şeyi sebeplere bağlamıştır. Anne baba olmadan çocuk meydana gelmediği gibi, bir mürşid-i kâmilin terbiyesine girmeden yeni bir aleme doğuş meydana gelmez. Kendi kendine yapılırsa pek çok özür, noksan bulunur, yanılmalar vaki olur.”
Şeyh-i Ekber Muhiddin Arabi Hazretleri de “Fütuhat-ı Mekkiye”isimli meşhur eserinde insanın kâmil bir zata bağlanmasını zaruri ve mecburi görmüştür. “El-Hadikatü’l Nediyye” isimli eserde ise ulema-i azam şu gerçeği bize anlatmışlardır:
Dosdoğru yani “selim” bir kalbe sahip olmayan herkesin seyr ü sülûkun adabını öğrenmesi lazım gelir ki farz-ı ayındır. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de Allah Tealâ insanlardan kalb-i selim istemiştir. Allah’ın azametine dalmış, emr-i ilâhi’ye teslim olmuş, Rasulullah s.a.v. Efendimiz’in ahlâkıyla ahlâklanmış bir kimsenin kalbi kalb-i selimdir. Cennetin yüce makamları kalb-i selim sahiplerine aittir.
Şunu kesinlikle bilmelidir ki amel ile cennete girilmez. Fakat amelsiz cennete hiç girilmez. Cennete Allah’ın keremi ile, inayet ve rahmeti ile girilir. Ama salih ameller cennette makam kazanmaya vesiledir. Cennette kazanılacak makam, ibadet ve taatın çokluğuyla değil, Allah’ı bilmekle, O’nu sevmek, ülfet ve ünsiyetle mümkündür. İmam Gazalî rh.a. Hazretleri’nin beyanına göre, cennetteki makamın genişliği, kulun kalbindeki marifetullah kadardır. Orucun, namazın çokluğu kadar değildir.
Fakat kalb-i selim sahibi olmanın yolu da ibadetten geçer. İbadet ve taat insana Allah’ın huzurunda bulunma şuurunu verir. İnsanın ahlâkının düzelmesini sağlayıp nefsi ıslah eder. Bundan sonra mesele kemalâttır, marifettir, Allah’ı yakînen bilmektir. İlâhi huzurda olduğunu bilip gafil olmamaktır.
Nasıl ki arılar çiçek tozlarını toplayıp bala çevirirler, insan da ibadet ve taatle kalbini nurlandırır, onun bir meleke kazanıp olgunlaşmasını sağlar. Sohbet, ilim, tefekkür de arının topladığı çiçek tozu gibidir. Fakat bu çiçek tozunun bala dönüşmesi için gayret göstermelidir.
Allah Tealâ’nın ilham etmesiyle arılar ballarını yaparlar. İnsan için bal yapmanın, yani kalb-i selime sahip olmanın en güvenilir yolu ise bir mürşid-i kâmilin terbiyesini kabul etmek, onun emir ve tavsiyelerine uymaktır.
(Mehmet ILDIRAR, Semerkand Dergisi, Nisan 2008.)
Bu yazı 1.329 kere okunmuştur.
Sosyal medya:
Tweetle