rss: yazılar

yönetici

Ebediyet Yolcusunu Uğurlarken

0 yorum
Ebediyet Yolcusunu Uğurlarken

Ölümün tam olarak ne demek olduğunu ancak ölmekte olan kişi tam manasıyla anlar. Kalanlar onun yaşadıklarının çoğunu hissedemez, anlayamaz. Sadece ona karşı vazifelerini yapabilirler. Evet, bu hayatı terketmekte olana karşı görevlerimiz var. Günümüzde artık sadece resmi görevli imamlardan beklediğimiz, aslında bizim yapmamız gereken görevler.

İnsan uzun bir yolculuğun tam ortasında. Ezelde ruhunun Rabbi’ne verdiği sözle, Kalu Belâ ile başlıyor yolculuk. Sonra dünya hayatı, sonra kabir, sonra cennet ya da cehennem.

Doğum ile ölüm arası, insan varlığının belki de en kısa ama en önemli safhası. Zira dünya hayatı, ebedi nimetlerin ya da sonsuz azabın kazanılacağı yer. İnsanın Rabbi’ne halife olma sıfatının gerçekleştiği dönem.

Dünyaya gelen her insan, bu dönemi iyi ya da kötü, bir şekilde bitirecek, ardından ölüm meleği ile yüz yüze gelecek.

Bir dönemin bittiği, artık bitmeyecek başka bir dönemin başladığı nokta ölüm. Bir geçiş kapısı.

Son Nefesler Verilirken

Son nefeslerini vermekte olan insana, “ruhunu teslim etmeye hazırlanan” anlamında “muhtazar” denir. Muhtazarı, bir zorluk yoksa sağ yanı üzerine kıbleye doğru çevirmek müstehaptır. Ayakları kıbleye doğru ve başı biraz yükseltilerek sırt üstü yatırılması da güzeldir. Böylece yüzü kıbleye yönelmiş olur.

Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz, ölüm döşeğinde bulunan kardeşlerimize Yasin Suresi’ni okumamızı tavsiye etmiştir (Ebu Davud). Ayrıca onun iyi bir şekilde göçmesi ve affı için dua edip yalvarmamız gerekir.

Hastanın yanında kelime-i tevhidin tekrar edilmesine telkin denir. Vefat etmekte olan kardeşimizin dünya hayatında nefret etmediği insanlardan birinin kelime-i tevhidi onun duyacağı bir sesle söylemesi iyi görülmüştür. Çünkü Efendimiz s.a.v. şöyle buyurmuştur: “Ölmek üzere olanlarınıza lâ ilâhe illallah (Allah’tan başka ilâh yoktur) demeyi telkin ediniz.” (Müslim)

Ölmekte olan kişi kelime-i tevhidi bir kere söyleyip sonra başka bir şey söylemezse telkine son verilmesi uygun olur. Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz, “Kimin son sözü, lâ ilâhe illallah cümlesi olursa, o kişi cennete girer.” (Ebu Davud) buyurmuştur.

Can bedenden çıkınca ölünün göz kapakları kapatılır, çenesi bir bezle başının üzerine bağlanır. Bu hizmetleri yaparken şöyle dua edilir:

Bismillâh ve alâ milleti Rasûlillâh… Allah’ın ismi ve Rasulullah’ın dini üzere ölmüş olsun. Allahım! Onun işini kolaylaştır, ölüm sonrasını kolay eyle. Onu cemalinle mesud et. Yöneldiği alemi, çıktığı alemden hayırlı eyle.

Bundan sonra ölünün yıkanması, cenaze namazı ve defnedilmesi işleri kalmıştır. Geride kalanların cenazeyle ilgili yapabilecekleri başka hiçbir şey yoktur.

Nasıl Yaşıyorsak, Öyle Gideceğiz

Son nefeslerini almakta olan kişi nelerle karşılaşır, nasıl bir haldedir dersiniz?

Bu son anı yaşayıp da geri gelen olmadığı için gayptan haber verene sormalıyız. Görünen ve görünmeyenin sahibi Yüce Allah şöyle buyuruyor:

“Şüphesiz Rabbimiz Allah’tır deyip sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vadolunan cennetle sevinin derler. Biz dünya hayatında da ahirette de sizin dostlarınızız. Gafur ve Rahim olan Allah’ın ikramı olarak orada sizin için canlarınızın çektiği her şey var; istediğiniz her şey orada sizin için hazırdır.” (Fussilet, 30-32)

Dosdoğru bir hayat yaşayan müminlerin dünya hayatı boyunca meleklerden dostları vardır. Demek ki bu dostlar ölüm anında da yalnız bırakmıyorlar. Bir misafiri karşılar gibi karşılayıp, güzel sözlerle ebedi aleme davet ediyorlar. Zaten Allah ve Rasulü’ne itaat halinde bulunanların, insanlardan da özel dostları ve dostlukları vardır. Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“Kim Allah’a ve Rasul’e itaat ederse, işte onlar Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîkler, şehitler ve salihlerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır. Bu lütuf Allah’tandır. Bilen olarak Allah yeter.” (Nisa, 69, 70)

Bu ayetlerin bir tefsirine göre, Allah’a ve Rasul’e itaat edenlerin bu arkadaşlığı dünyada başlar ve ebediyete kadar devam eder. Rasulullah s.a.v. Efendimiz de son nefeslerini verirken Hz. Aişe r.a. validemize yaslanarak: “Allahım! Beni bağışla, bana merhamet et ve beni Refîk-i alâ’ya ilet” (Buharî, Müslim) diye niyaz buyurmuştur. Refîk-i alâ, yüce arkadaşlık demektir. Efendimiz s.a.v.’in bu niyazla Allahu Tealâ’nın dostluğu yanında, yukarıdaki ayette zikri geçen arkadaşlığı da kasdettiği ifade edilmiştir.

Hz. Yusuf a.s.’ın, “Beni müslüman olarak öldür ve beni salihlere kat!” (Yusuf, 101) duası, bir müminin hayatı boyunca yapacağı duadır. Yüce Mevlâ da bu duayı kabul buyurur ve müminleri salihlerle beraber eyler.

Nice Allah dostlarının müşahedelerine göre son nefeslerini vermekte olan müminler, peygamberler, sıddîkler, şehitler ve salihlerle olan bu beraberliği bizzat yaşarlar, onları görürler ve onlarla beraberliğin huzuru içerisinde imanla bu dünyadan göçerler.

Son Tuzak, Kötü Akıbet

Fakat can boğaza gelirken şeytan da son hainliğini ortaya koymaya çalışır. Bunda şüphe yoktur. Çünkü Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz, ölüm esnasında şeytanın şerrinden Allah’a sığınmıştır:

“Allahım! Boğulmaktan, yangından, yıkımdan ve ölüm esnasında şeytanın zarar vermesinden sana sığınırım.” (Ebu Davud, Nesaî, Ahmed b. Hanbel)

Hz. Aişe r.a. validemizden rivayet edildiğine göre Rasulullah s.a.v. Efendimiz vefat döşeğindeyken yanı başındaki su kabına elini daldırıp yüzüne sürerken şöyle yalvarıyordu:

“Allahım! Ölümün şiddet, sıkıntı ve sarhoşluklarına karşı bana yardım et!” (Tirmizî, İbn Mace)

Rahman ve Rahim olan Allah, müminlerin dualarını kabul buyuracak ve onları ölüm esnasındaki sıkıntılardan ve şeytanın şerrinden koruyacaktır. Nasıl koruyacaktır sorusuna, yukarıdaki ayetleri hatırlatmak yeterli olacaktır. Onların üzerine meleklerini gönderecek ve onları salihlerin arasına katacaktır. Rabbimiz’in salihlerin arasına kattığı kişiler ise artık O’nun özel koruması altında demektir. Mevlâ hepimize bu hayırlı akibeti ihsan buyursun.

Uzun bir hadis-i şerifte ebediyet yolcusunun iyi ve kötü bir insan olmasına göre son hali anlatılmış ve kötü bir insana gelen meleklerin ona şöyle söyledikleri ifade edilmiştir:

“Ey pis cesette bulunan pis can! Kınanarak çık! Kaynar su, soğuk irin ve bunun bir benzeri azap üstüne azapla müjdelen!”

Bu sözler, canı çıkıncaya kadar ona söylenir. Sonra semaya yükseltilir ve semanın açılması istenir. Kim olduğu sorulur. Filan oğlu filan denilir. Bunun üzerine oradan şöyle hitap edilir:

“Pis cesette bulunan pis can! Sana merhaba yok. Kınanmış olarak geri dön. Sana gök kapıları açılmayacak.”

Kötülerden olan bu insanın canı, gökten geri çevrilir ve kabrine döndürülür. (Ahmed b. Hanbel)

Demek ki ebediyet yolcusunun dünya safhasını bitirirken yaşadığı haller böyle iki şekilde olabilir. Ya iyilerden ya da kötülerden.

Rabbimiz’in bizi iyilerden kılmasını dileyelim.

 Mehmet Işık, Semerkand Dergisi, Nisan 2003.


Bu yazı 1.362 kere okunmuştur.


Sosyal medya:



Bu yazıya yorum yapın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

NFL Jerseys Free Shipping