rss: yazılar

yönetici

Allah’ın (c.c.) Rahmân ve Rahîm İsimleri

0 yorum
Allah’ın (c.c.) Rahmân ve Rahîm İsimleri

Rahmân, “çok rahmet sahibi, gayet merhametli ve sonsuz rahmeti bulunan” demektir.

Rahmân kelimesi sadece Allah’a mahsus bir sıfat isimi olup Allah’tan başkasına verilmesi uygun değildir.

Rahmân Allah’ın özel bir ismi olduğundan dolayı tam manasıyla tercüme edilemez. Zira Türkçe’de onun tam karşılığı, onu tam ifade den bir kelime yoktur.

Rahîm de “çok merhamet edici” anlamına gelen bir isimdir. Allah’ın sıfat ismi olmayıp, Allah’tan başka varlıklara da verilebilen bir isimdir.

Bu iki sıfat “rahmet” masdarından türemiş olmakla beraber, aralarında ifade ettikleri anlam bakımından farklar vardır. Şöyle ki:

Rahmân sıfatı daha ziyade ezelle, Rahîm sıfatı ise daha çok ebedle ilgilidir.

Rahmân sıfatı Rahîm sıfatından daha kapsamlıdır. Yüce Allah, Rahmân sıfatının gereği olarak yarattığı bütün varlıklara merhamet eder. Bu konuda mümin-kâfir ve itaatkâr-âsi ayırımı yapmaz.

Allah, Rahîm sıfatı gereği dünyada sadece müminlerin güzel amellerine sevap verir, âhiret nimetlerinden sadece onları yararlandırır, onlardan razı olur ve onları cennetine koyar. Mümin olmayanlar, Allah’ın dünyadaki nimetlerinden yararlansalar da âhiretteki nimetlerinden mahrum kalırlar. Dolayısıyla Rahmân sıfatı bütün insanları, Rahîm sıfatı ise yalnız müminleri kapsar.

Rahmân sıfatı, hiçbir kayıt ve şarta bağlı olmaksızın varlıkları yaratmak, meydana getirmek, onların çalışıp çalışmadıklarına bakmadan sayısız nimetlerle nimetlendirmek anlamına gelir.

Rahîm sıfatı ise Allah’ın emirleri doğrultusunda çalışanlara, çalıştıklarının karşılığını vermek anlamına gelir.

Rahmân sıfatı ümitsizliğe, karamsarlığa imkân bırakmayan kesin bir ümit ve ezelî bir yardım ifade eder.

Rahîm sıfatı ise yaptığımız işlerimizin Allah tarafından mükâfatlandırılacağını ifade etmektedir.

Bu nedenle Rahmân sıfatının ifade ettiği mânada mümin ve kâfir eşit tutulmuştur.

Rahîm sıfatının belirttiği anlamda ise mümin ve kâfir açık bir farkla ayrılmışlardır.

Allah Teâlâ’nın en büyük niteliklerinden biri de hiç kuşkusuz merhametidir. Cenâb-ı Hakk’ın bu sıfatını ifade eden Rahmân ve Rahîm adlarının Kur’an’da Allah ve Rab isimlerinden sonra en çok anılan isimler olması, Allah’ın merhamet sıfatının önemini ve sonsuzluğunu gösterir.

Kur’ân-ı Kerim’de Allah’ın affedici ve merhamet sahibi oluşu en çok dile getirilen sıfatlardandır. Öyle ki Kur’an’ın hemen başında Hak Teâlâ’nın “Allah” ismi yanında Rahmân ve Rahîm isimleri zikredilmiştir.

Bütün insanları yaratan, yaşatan, sıhhat, akil, irade ve rızık veren Allah’tır. Dünyayı, içindekileri, ayı, güneşi, yıldızları, havayı, suyu, rüzgârı, bitkileri, ağaçları, hayvanları, geceyi, gündüzü… kısaca her şeyi insan için yaratmış, insanın hizmetine sunmuş ve insana sayılamayacak kadar çok nimet vermiştir.

Allah’ın rahmeti, sadece bir iyilik duygusundan ibaret değildir. O’nun rahmeti, insanlara iyilik dilemesi ve sayisiz nimetler lutfetmesidir.

Dünya hayatında bütün canlılar, Allah’ın rahmeti sayesinde varlıklarını sürdürmektedir. Kâinattaki bütün canlılar, Allah’ın nimetlerinden yararlanmaktadır.

Bütün insanlar, Allah’ın nimetlerinden yararlanır. Âhiretteki nimetlerinden ise sadece müminler yararlanacaktır. Bu, Allah’ın Rahmân ve Rahîm olmasınin gereğidir.

Hz. Peygamber (s.a.v), Allah’ın merhametinin büyüklüğünü ve insanlardaki merhametin kaynağı olduğunu dile getirdiği bir hadislerinde şöyle buyurur:

“Allah merhametini yüz parçaya ayırdı, doksan dokuz parçasını kendi yanında tuttu, bir parçasını yeryüzüne indirdi. İşte bu bir parça rahmet sebebiyle yaratıklar birbirine merhamet eder. Hatta yavrulu hayvan, bir tarafını incitir endişesiyle ayağını yavrusundan sakınır.” 1

Terazide Ağır Gelen Kâğıt

Allah Teâlâ, kıyamet günü bir adamı bütün insanlar arasında hesaba çeker ve aleyhindeki doksan dokuz defterini ortaya koyar. “Bu günahlardan kabul etmediğin ve meleklerin sana fazla yazdığı hususunda bir diyeceğin var mı?” diye sorar. Adam:

“Hayır yâ Rab, bir diyeceğim yok, hepsi benim yaptığım günahlardır.” Allah Teâlâ:

“Bunlara karşı öne süreceğin, mazeretin var mı?” Adam:

“Hayır yâ Rab, bir mazeretim, bir itirazım ve bir diyeceğim yok.” Allah Teâlâ:

“Hayır, dediğin gibi değil. Bizim nezdimizde senin bir sevabın vardır. Bugün zulüm yok” buyurur ve iki parmak eninde ve boyunda bir kâğıt çıkarır. Burada,

“Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resûlüh” dediği yazılıdır. Kâğıdı gören adam:

“Yâ Rab! Şu doksan dokuz defter karşısında, bu kâğıdın ne kıymeti olur?” Allah Teâlâ,

“Hayır, sen bugün zulme uğramazsın” buyurur ve doksan dokuz defter terazınin bir gözüne, kelime-i şehâdeti kapsayan bu iki satırlık kâğıt da terazınin öbür gözüne konur ve içinde şehadet bulunan bu kağıtçık, doksan dokuz defterden ağır gelir. Allah lafza-i celâlinden daha ağır ne olabilir? 2

______________

1 Buhàri, Edeb, 19, Rikâk, 19; Müslim, Tevbe, 4 (nr. 17); Tirmizî, Daavât, 99 (nr. 3541); İbn Mâce, Zühd, 35 (nr. 4293); Beyhakî, Şuabü’l-imân, nr. 10975.
2 İbn Mâce, Zühd, 35 (nr. 4300).

 

Edep Yâ Hû, Siraceddin Önlüer, Semerkand Yayınları.


Bu yazı 39.795 kere okunmuştur.


Sosyal medya:



Bu yazıya yorum yapın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

NFL Jerseys Free Shipping